Çocukların Siber Mağduriyetlerden Korunması
Hepimizin kolaylıkla bilgiye ve veriye eriştiği bu güzel internet devrinin, suç ve veri ihlalleriyle dolu bir karanlık bir yüzü de var ne yazık ki. Bu sorunlardan azami ölçüde korunmaya yönelik alınması gereken hem hukuki hem teknik birçok önlem var. Konu çocuk olduğunda ise, siber mahremiyet başta olmak üzere önleyici ve koruyucu tüm tedbirlerin ayrı bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Konuyu çocukların mağdur olduğu siber suçlar; çocukların fail olduğu siber suçlar ve çocuk verilerinin paylaşılması bazında üç ayrı odakta ele almak isterim. Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki çocuk, Ceza Kanunu’muza göre 18 yaşını doldurmamış herkesi kapsamaktadır. Dolayısıyla objektif olarak tek kriter yaştır ve yaşı 18’den küçük olan herkes çocuktur, bunun bir istisnası yoktur.
İnternetin yayınlaşması, yaygınlaştığı noktalardaki kişilere kolaylıkla erişilebilmesine yol açarak zaman ve mesafelerden bağımsız mahiyetteki siber suçların yayılmasına sebep oldu. Bu suç dalgasında çocukların mağdur olmamaları için hukuka ve veri güvenliğine aykırılıkların çocuklara erişiminin azami ölçüde engellenmesi gerekir. Çocuğa işbu erişimin, kasten bir kişi tarafından gerçekleştirilebileceği gibi zararlı yazılım dolayısıyla da olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Dolayısıyla çocuğu ve çocuğu internete bağlayan tüm cihazları güvenli hale getirmek zorundayız. Sosyal medya hesaplarının kontrol edilmesi, güçlü şifreler kullanılması, uygulama yüklemeden önce araştırma yapılması, uygulamaların cihaza erişim izinlerinin takip edilmesi, mail veya mesaj içeriklerindeki linklere yeterli bilgi sahibi olunmaksızın tıklanmaması, genele açık WiFi kullanım esnasında cihaz ve veri güvenliğinin sağlanması, güncel antivirüs programları kullanılması ve içerik filtreleme yazılımları ile güvenli internet kullanması, alınabilecek önemler olarak sayılabilir.
Hukuki olarak da, siber mağduriyet yaşandığında sürecin HUKUKA UYGUN olarak delillendirilmesi ve vakit kaybetmeksizin yasal yolların tatbiki kritiktir. Hukuka aykırı delil hükme esas alınamayacağından, hukuka uygun delil elde edilmesi ve ifşa olunan verinin yayılmasının önlenmesi için ivedilikle koruyucu önlemlere başvurulması için bir avukatın desteği şarttır. Doğru ilişkileri işaret ederek illiyet bağının kurulabildiği takdirde, hukuka uygun toplanmış deliller ile failin cezai sorumluluğuna gidilebilecektir. Şikâyetçi tarafından işlenmediğinin bilindiği halde bir kişi hakkında sağlam, ciddi ve olgulara dayanmayan suç isnadında bulunulduğu takdirde iftira suçu teşkil edeceğini hatırlatmak isterim. En ağır suçta dahi masumiyet karinesi esastır, adaletin gücü uyuşmazlığın aslı tespit edilene kadar kimsenin suçlanamamasından gelir. Bu nedenle failin tespiti için hukuka uygun ve doğru delillendirme kritiktir.
Çocuklar ne yazık ki siber suç faili de olabilmektedir. Nitekim artık ilkokul düzeyinde dahi akıllı telefonlarla içerik paylaşımı yapan çocuklara rastlıyoruz. Bu içerikler tweet olabileceği gibi, kendi veya ailesi/arkadaşlarının fotoğrafları veya video görüntüleri olabilmektedir. Tweetler ile her biri ayrı suç olan nefret söylemleri ile hakaret paylaşımları yapılabilmekte, okul arkadaşlarının soyunma odasında giyinirken fotoğraflarını çekip bu fotoğrafları şaka amaçlı birbirlerine gönderebilmekte, arkadaşlarının ses kayıtlarını alarak şantaj yapabilmekteler. Bir kere paylaşılmış bir verinin de tamamen silinmesi oldukça güçtür. Bu örnek verilen olayların hepsinde hem fail hem mağdur çocuklardır. Dolayısıyla bizler çocukları mağduriyetten olduğu gibi suçluluktan da kurtarmak zorundayız. Bu konuda çözüm için şüphesiz en önemli adım, çocuklara bunların birer suç olduğunu anlatmak ve kendilerini korumayı öğretmektir. Bu süreçte ebeveynler kadar öğretmenlere de çok büyük bir görev düşüyor. Evde ve okulda bu konu düzenli olarak gündem olmak zorundadır. Bilenler bilmeyenlere anlatmalı ve toplum kümülatif bilince ulaşmalıdır. Bu konuda ortak bir hassasiyet gösterilmediği sürece bireysel çabalar mağduriyetlere engel olamaz. Okulların ve ailelerin kendi içlerinde düzenli bir eğitim şeması planlayarak çocukları korkutmadan detaylı bir eğitim vermeleri şarttır.
Son olarak, yetişkinler tarafından çocuklara ilişkin verilerin paylaşılması konusuna da değinmek gerekir. Veriden kastımız bir çocuk fotoğrafı olabileceği gibi, çocukları “belirlenebilir” kılan her türlü bilgi olarak karşımıza çıkabilecektir. Kişisel veri olarak tanımlanan kişileri belirlenebilir kılan verilerin korunması hakkı, Anayasamız’da yer bulan temel bir insan hakkıdır ve 6698 sayılı Kanunla özel olarak korunur.
Hukuki çerçeve haricinde günümüzde çocukların rızası olmaksızın verilerinin paylaşılmasının etik boyutunun tartışılmaya başlanması, şüphesiz ki çocuğun korunması konusunda oluşan algı noktasında yetersiz fakat olumlu bir adımdır. Siber odaktan uzaklaşılmaması amacıyla derinlemesine yer vermemekle birlikte, çocuğun korunmasına yönelik bu hassasiyetin, temel insan haklarının korunması haricinde başta pedofili ve istismarcı odaklardan olmak üzere çocuğun her türlü istismardan korunması amacıyla olduğu şeklinde özetlemek isterim. Bu konu üzerinde gerek tıp gerekse hukuk dünyası doktrin geliştirilmiştir ve nihayeten çocuk ile cinsel hazzın bir arada düşünülmesini engelleyecek tüm önlemlerin alınması önerilmektedir. Bu çerçevede özetle, çocuğun paylaşılan verileri üzerindeki veri sahipliği hakkıyla birlikte çocuğun istismardan korunmasının öncelikli olarak gözetilmesi gerekir. Dolayısıyla, çocukları içeren paylaşımlarımızda bu konuyu tekrar gözden geçirmek gereklidir. Kilitli sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların da bir gün alenileşebileceği göz önünde bulundurularak gerekli özenin gösterilmesi ve eğitimlerle desteklenen önlemlerin alınmasıyla siber mağduriyetler azaltılabilecektir.
Yazımız, Cybermag Online’da https://www.cybermagonline.com/cocuklarin-siber-magduriyetlerden-korunmasi linkinde yayınlanmıştır, teşekkür ederiz.